Ultra_amatör Uludağ Ultra'da

Yazıyı yazdıktan sonra farkettim. Yazım biraz uzun olmuş. Hiç kimse okumasa bile yayımlayacağım. Çünkü sadece hissettiklerimi yazdım.
Ayrıca yıllardır bu alanda çaba gösteren değerli arkadaşlarımın ve abilerimin de affına sığınıyorum. Zira onların tecrübeleri yanında bu yazıyı yazma olgunluğunda olmadığımı, haddimi aştığımı da belirtmek isterim.
İlk kez böyle bir yazı yazıyorum. Kusurumdan affınıza sığınıyorum.
Evet size önce kısaca koşuya 37 yaşımdan sonra (2015 baharında) başladığımı söylemeliyim. Aslında orta öğretimim sırasında okulun atletizm takımındaydım. Ama sonra maalesef bu güzel uğraşıyı sürdürmedim. Hastanedeki bir çalışma arkadaşıma özenerek başladım bu spora. Sonra bu tutkuya, hatta yaşam biçimime dönüştü. 5K, 10K, 15K, Yarı Maraton ve Maraton derken ultraya varan bir sürüklenme yaşadım. Uludağ Ultra Maratonu (ULU)  maceram aslında 18 Mart'ta Selçuk'ta Efes Ultra Maratonu ile başladı. Sağ olsunlar oradaki organizasyon komitesi yaştaki derecemin ödülü olarak bana ULU'ya  ücretsiz katılma hakkını uygun gördü. Ben de İzmirden döndükten kısa bir süre sonra Utkuer Yaşar hocamın yanında soluklandım ve ULU'da 75K koşmak istediği söyledim. O bana bu mesafenin benim için henüz uygun olmadığını söyledi ama beni vazgeçiremeyeceğine erken kanaat getirdi ki çok ısrar etmedi. Neyse, -"Hocam bana çabuk 75K için bir program" dedim. sağ olsun hocam bana ay ay çalışma programı yazdı. Başta çok zorlandım. Çok ağır geldi ama zamanla programı harfiyen yerine getirmeye başladım ta ki Ramazana kadar. Ramazanda tabi ki çalışma biraz sekteye uğradı. Ama olsundu. Her işte bir hayır varsındı. Ve normal antrenmanda veremediğim kiloları Ramazan sayesinde verdim ve 65 e dayanan kilom Ramazan sonunda 59 bile gördü. Ama biraz güçsüzleşdim ve birazcık da yavaşladım. Ramazandan sonra az zamanım vardı. Bu zamanı elimden geldiği kadar efektif kullanmaya özen gösterdim. Sağ olsun hocam bana son tavsiyelerini, koşudan önce neler yapmam gerektiğini tek tek anlattı. Her çarşamba günü antrenman yaptığımız Maltepe sahilindeki atletimz pistinde son antrenmanı yaptık takım olarak. Faruk Kar hocam ile birlikte sağ olsunlar bana ekipman konusunda da yardım ettiler.
Beklenen gün geldi ve ULU'ya, Bursa'ya yolculuk başladı. Hareketten önce sevgili Yaşar İsmet Demiröz'ü aradım. Eğime bakmadığımı söyledim. Baton alıp almama konusunu sordum. O bana kesinlikle almamı tavsiye etti. Ben de baton almaya gittim. Hem bütçem iyi bir çift baton almaya elvermeği, hem de kullanım konusunda tereddüt ettiğim için baton almama hatasında bulundum.
Bursa otogarına vardım. Yaşar ile konuşmamda sağ olsun bana oraya nasıl ulaşacağımı detaylı anlatmıştı. 94 numaralı belediye otobüsüne bindim, Teleferik'te indim. Orada organizasyonun servisi bizi etkinlik alanı olan Zeyniler köyüne çıkardı.
Etkinlik alanı cıvıl cıvıldı. Saat 16:30 civarıydı.  50K ve 75K yarışmacılarının tamamı gelmişti nerdeyse. Teknik toplantıya yetişmiştim. Programdaki herşey gibi teknik toplantı da tam planlandığı zamanda başladı. Veysel GÜLER  genel bir giriş ve harika bir selamlama yaptıktan sonra Yaşar da sonradan benim ölüm parkuru dediğim parkur ile ilgili bilgiler verdi. Sonra makarna partisi ve ardından Pau'nun söyleşisi oldu. Onun da deneyimlerini dinledik.
Derken saatler 22:00 oldu sağ olsun Veysel hocam, kendileri bilmem kaç gündür doğru dürüst hiç uyuyamadıklarından, beni ekip için kiraladığı köy evinde konakladı. Eve indim son hazırlıkları yaptım biraz beslendim. Yatağa girdim ama bir türlü uyku tutmadı. Sabahı düşündüm, yarışı düşündüm. Yarın bu saatte nasıl olacağımı. Ne yapıyor olacağımı düşündüm, merak ettim. tabi arada organizasyondan arkadaşlar eve girip çıktı. Ama sağlam üç saat uyumuşumdur. Alarmı kurmuş olduğum 02:30 da değil, 01:45 de uyandım. Malzemelerimi giydim, hazır olan çantamı sırtıma geçirdim,  kahvaltı için köyün kadınlar kooperatifi tarafından işletilen lokale gittim. Sağlam ve yarışın ilk bölümünde beni rahatsız edecek kadar abartılı sayılacak bir kahvaltı yaptım. Kahvaltıda Seda Şahin, Murat Kaya ve eşi Svetlena vardı. Orada bulunan polis memuru abi bizi koşmaktan vazgeçirmeye çalıştı ama nafile. Ben onu nerdeyse koşması konusunda ikna edecektim, kaçtı gitti.
Çok uzun bir giriş oldu farkındayım ama artık koşuyu konuşalım.
Start alanına geçtik. Heyecen doruktaydı. Veysel hocam yine tam program saati olan 04:00'da davul eşliğinde start verdi. Zeyniler köyünün içinden koşarak geçtik. Tepe lambalarımızla geçtiğimiz her yeri aydınlattık. Ön grupla gitmek istedim ve arada bir iki değişse de yarışın genelinde olduğu gibi ilk on kişinin içinde başladım. Parkurun karanlık olan ilk bölümü çok titizlikle fosforlu yansıtıcılarla işaretlenmişti. Parkur şahane başlamıştı. Yarışın hakkını verdiğim kısım 11.2 km olan bu kısım oldu. 71 dakikada almışım bu bölümü. Tabi bu hız bana şişkinlik ve kramplar olarak döndü.
Halil Aktan'ın yönetimindeki İlk CP olan Cumalıkızık köyünde biten bu bölümden sonra hava biraz aydınlanmaya başladı. Ben de ön kısım hafif hafif şekillendiği için biraz rölantiye aldım. Bursa bütün ihtişamıyla ayağımızın altındaydı. Yavaş yavaş tırmanıyorduk. Hamamlıkızık ve sonra harika bir şelalenin olduğu Saitabat'a geldik. kilometre 21 olmuştu. Buradan sonra işaretleri birileri sökmüş olsa gerek hiç işaret yoktu. Bir kaç arkadaş kayboldu orda. Sonra onlarla birlikte diğer istikamete gittik. Neyse ki işaretler belirmeye başladı rahatladık. Artık ölüm tırmanışları başlamıştı ve bitmek bilmiyordu. Bu bölümde Alper Dalkılıç, Aysen ve Mustafa Poyraz abi ile yakın gidiyorduk. Alper pek konuşmak istemese de ben sürekli ona parkurun zorluğundan sitem ediyordum. 50K olursa bu yarış biter diyordum. O buna da tepkisiz kalıyordu.
Tepeden tepeye, zirveden zirveye, gölden göle koşuyorduk/yürüyorduk. Yorgunluk çökmeye başlamıştı. yükselti ile birlikte orman bir anda bıçak gibi kesilip bitti. Cılız bir bitki örtüsü, kar kalıntıları, taşlı zemin derken zirveye ulaştık. buradaki anı defterine, "261, Mehmet Zahir KÜL, sevgilerimle" yazdım. Ve artık tırmandığımızı inmek zorundaydık. O yorgunluktan sonra inişe sevinmek lazımdı. Ama gel gör ki yorgunluk ve zorlama nedeniyle beliren kramp, ağrılar ve düşmeler, inişleri tırmanıştan daha çekilmez hale getirmişti. Bu halde zirvenin az aşağısındaki CP'ye vardık. Burada yanlışlıkla oradaki ekibin kendi melemenine dalmışım. Bir lokma aldıktan sonra "başka bir şey yok mu, su, soda, falan?" dedim. Abi burası CP değil 20 mt sonraki masada dediler. Ben şok halde sıvıştım oradan. CP çok donanımlıydı. İyice tıkındım ve çantama bol sıvı koydum zira bir sonraki CP 18 km uzaktaydı.
50 km - 68 km arasında CP yoktu. Bu bizi epey zorladı. Su konusunda çok olmasa da besleme konusunda sıkıntı çektik bu bölümde. Son CP  bir türlü gelmiyordu. Son CP de biraz beslendik.Oradaki gönüllülere sordum. -"Nasıl görünüyorum?" diye sordum onlara. -"Çok diri görünüyorsun" dediler. Bunun gazıyla biraz gittim. Bu arada Aysen ile Mustafa Poyraz abi ile karşılaştık. Sarıalan diye bir yerdi sanırım. Yarışın bu son kısmını üçümüz gittik. Bir ara ben deneyimsizlğim sonucu hızlanıp onları geçtim. O kadar hızlandım ki rotadan çıktım. Farkedip döndüğümde Mustafa abi beni geçti, Aysen de yakalamıştı. Artan kramplar ve rotayı şaşırmanın etkisiyle düşen motivasyonum beni adeta durdurdu. Artık yürümek zorundaydım ve 600 700 mt kalmıştı varışa. Hatta biraz aşağıya indiğimde bitiş noktasından yükselen alkış ve çığlıklardan birinci kadın yarışcı gelen Aysen'in yarışı bitirdiğini anladım. Köyde artık son enerjimle koşmalıydım. Bitişe bu şekilde girdim. Bitişte alkış, tezahüratlar, değerli fotoğrafçımız Barış GİDER  ile birlikte Halil Aktan'ın hakketmediğim övgü dolu anonsu beni karşıladı. İkramlar, ilgiler, tebrikler...
Çok mutluydum. Hedeflediğim süre olmasa da parkura göre iyi bitmişti.
Öncelikle hazırlık sürecinde bana her türlü yardım ve desteği için Utkuer YAŞAR ve Faruk KAR'a.
Eşime ve çocuklarıma.
Misafirperverlikleri için Veysel GÜLER, Yaşar İsmet DEMİRÖZ, Halil AKTAN, Alicem AKTAŞ ve adını bilmediğim veya hatırlamadığım ekibin tüm fertlerine.
Zeyniler köyü halkına ve özellikle köyün kadın kooperatifi başkan ve üyelerine.
Hemşerim Halit GÜREŞ ve beni saatlerce bekleyip Bursa Otogarına getiren Erhan ÖZKULAK abiye sonsuz teşekkürler.

Not: Resim koyup hacmi iyice arttırmak istemedim.
                        -SON-

Yorumlar

  1. Tebrikler Mehmet,
    Sen durumdan pek memnun değilsin ama yarışa katılmak bile övgüye değer.
    Ayrıca sonuç olarak kürsüde gelmiş. Bence moralini bozmamalısın. Yanında bu konuda oldukça deneyimli insanlar var. Daha iyi olacağına eminim.
    Başarılarının devamını dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim. Memnun kaldım. Merak etme. Sana da başarılar

    YanıtlaSil
  3. Mehmet Dostum, Tebrikler Ederim

    YanıtlaSil
  4. İkinci yazında ki detaylar metni güzelleştirmiş. Bende, henüz hiç koşmadığım utra hevesi olduğundandır ki yazınızı sıkılmadan okudum .

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pa pa pa.. Cappadocia!